eriyonit minerali, tanımı, özellikleri, bulunuşu, sağlığa etkileri, dağılımı,karın zarı kanseri, mezotelyoma-nevşehir

Bu bölüm Eşref Atabey-Türkiye’de asbest, eriyonit, kuvars ve diğer mineral tozları ve etkileri-MTA yayını 2009 kitabının 115-135 sayfalar arası alınmıştır.

ERİYONİT (MEZOTELYOMA-KARIN ZARI KANSERİ)-nevşehir, gülşehir, ürgüp, cemilköy, çökek, ulaşlı, karacaören, taşkınpaşa, şahinpaşa, zelve vadisi, avanos-aksaray, selime, yaprakhisar-eriyonit mineral tozu ve kanser

DR.EŞREF ATABEY

Jeoloji Yüksek Mühendisi /Tıbbi jeoloji uzmanı

Eriyonit mineralinin tanımı ve özellikleri

Eriyonit, zeolit grubu minerallerden birisi olup, ilk defa Eakle (1898) tarafından adlanmıştır. Eriyonit zeolitlerin grup-2’nin tek ve 6 halkalı, lifsel, demetsel üyesini oluşturur. Genel formülü: Ca4,5 (Al9Si27O72). 27H2O)35’dir. Eriyonit mineralinin kristal yapısı dolayısıyla epidemiyolojik olarak insan ve hayvanlar için kanserojen olduğu bilinmektedir (Barış, 1987).

Eriyonit minerallerinin tayininde farklı yöntemler uygulanmaktadır. Bunlar optik mikroskopi (OM), taramalı elektron mikroskopisi (SEM), enerji dispersiv spektroskopi (EDS), XRD ve indüktiv çift plazma kütle spektrometresi (ICP-MS) yöntemleridir.

Optik mikroskopisi (OM) ile fibroz malzemenin varlığını, taramalı elektron mikroskopisi (SEM) ile mineralin morfolojisini, enerji dispersiv spektroskopi (EDS) ile SEM ile birlikte mineralin element bileşim tayini,  x-ray difrakşın (X-RAY) ile fibros taneciklerinin mineralojisini ve son olarak indüktiv çift plazma kütle spektrometresi (ICP-MS) ile sonuçlar test edilmektedir. Şekil 113 ve 114’de eriyonit minerali içeren volkanik kayaçlar, şekil 115’de eriyonit minerali iğneciklerinin SEM görüntüsü, şekil 116’da ise eriyonit minerali içeren volkanik tüf kayasından yapılmış konut, depo ve bahçe duvarı görüntülenmiştir.

Şekil 113- Eriyonit mineralleri içeren sarı renkli, pomza parçalı volkanik tüf kayası

(Tuzköy-Gülşehir).

Şekil 114- Pomza parçalı, sarı, bej renkli, gözenekli  eriyonit minerali içeren volkanik tüf kayası

(Karain köyü-Ürgüp).

Şekil 115- A-Eriyonit mineral iğneciklerinin taramalı elektron  mikroskop (SEM) görüntüsü

(Atabey, 2008a), B-Eriyonit demetleri, C-Daha fazla büyütmeli eriyonit demetleri, D-Eriyonit (iğnemsi), klinoptilolit, kristobalit mineralleri birlikteliği (Barış ve diğerleri, 2007).

Şekil 116-Konutlar eriyonit minerali içeren tüf kayası üzerine kurulmuş, depo ve eklentiler kaya

içine oyularak yapılmış, bahçe ve konutların duvarlarında eriyonitli tüf kayası kullanılmıştır (Atabey, 2008b).

            Fiziksel Özellikleri

Eriyonit mineralleri tüf kayalarında farklı şekillerde nadir olarak bulunmaktadır. Bunlar genellikle kısa ve uzun iğnecikler özelliklerindedir. Genel yapısı alümine silikat 2 tetrahetral  arasındaki oksijen atomlarından oluşur. Halka şeklinde 6 tetrahedra her köşede 1 tane olmak üzere tanımlanır.

Kimyasal Özellikleri

Si/Al oranlarındaki doğal farklanma lifsi eriyonit minerali yüzeylerinde değişiklik yaratabilir. Coombs ve diğerleri (1997) göre eriyonit mineralleri eriyonit-Ca, eriyonit-Na ve eriyonit-K şeklinde tanımlanmıştır.

Eriyonit-Ca: Bunda Ca2+ en çok bulunur. Tsi aralığı 0.68-0,79’dur. Harada ve diğerleri (1967) göre Japonya Hoşu adasındaki özel tipte (Ca2.28K1.54Na0.95Mg0.86)Si26.90Al8.8O72.31.35H2O bileşimlidir.

Eriyonit-Na: Na+ en sık bulunan katyondur. Tsi 0.74-0.79 arasındadır. USA Kaliforniya’daki Cady dağlarındaki özel tipi Sheppard ve Gude (1969) tarafından (Na5.59K2.00Ca0.11Mg0.18 Fe0.02)Si28.27Al7.57O72.24.60H2O bileşimli olduğu ortaya konmuştur.

Eriyonit-K: Katyonların %58’ini K+ oluşturur. Tsi 0.74-0.79 arasındadır. Almanya Ortenberg’deki özel tipi Passaglia ve diğerleri (1998) tarafından (K3.32Na2.31Ca0.99Mg0.06 Ba0.02)Si28.01Al8.05O72.31.99H2O bileşimli olduğu belirtilmektedir.

Eriyonit mineralinin oluşumu

Eriyonit minerali kapalı tuzlu sulu göllerde çökelen volkanik malzemenin göl suyu ile kimyasal tepkimesi sonucu oluşmaktadır. Bu tür oluşumlar,  Batı ABD ve Doğu Afrika rift vadisindeki tuzlu eski göl yataklarından bilinmektedir. Bu bölgelerde havadan göl ortamına kül yağmuru olarak dökülen volkanik küller, alkali tuzlu göl suları ile tepkimeye girerek geniş kanal yapısına sahip zeolitlerden; fillipsit, analsim, klinoptilolit, şabazit ve eriyonitin oluşmasını sağlamıştır (Mumpton,1973). Nevşehir Karain, Sarıhıdır köyleri ile Tuzköy beldesinde kansere neden olan eriyonit mineralinin oluşumu bu tip bir oluşum özelliğine dahil edilmektedir (Atabey, 2002b, 2003b).

Nevşehir-Kayseri ve Aksaray yöresinde eriyonit minerali içeren volkanik tüf kayalarının dağılımı

Türkiye’de eriyonitli volkanik tüflerin dağılımı  şekil 117, 118, 119’da verilmiştir. Eriyonitli volkanik tüf kayaları; Nevşehir Ürgüp ilçesi Karain, Sarıhıdır, Taşkınpaşa, Şahinefendi, Cemilköy, Yeşilöz, Boyalı, Karacaören, Çökek, Ulaşlı, Mustafapaşa, İbrahimpaşa, Ortaköy köyleri, Ürgüp merkezi ve çevresinde, Uçhisar, Göreme, Çavuşini arasında, Zelve vadisinde,  Nevşehir merkeze bağlı Sulusaray ve Nar arasında, Gülşehir ilçesi Tuzköy, Kızılköy, Çiftlikköy, Hamzalı, Hacıhalil, Fakıuşağı, Abuuşağı’nda, Hacıbektaş ilçesi Yeşilli, Şahinli, Karahüyük, Topçu, Aydoğmuş, Küçükkayapa, Büyükkayapa‘da, Aksaray Güzelyurt ilçesi Selime ve Yaprakhisar’da, Kayseri Yeşilhisar ilçesi Soğanlı ve Güzelöz arasında görülmektedir (Şekil 118, 119)

Şekil 117- Türkiye’de eriyonit minerali içeren volkanik tüf kayalarının dağılımı (eriyonitli alanlar;

http://www.mta.gov.tr/v1.0/index.php?id_mad_har=myatak&id=maden_haritalari&m=6Web sayfasındaki maden yatakları haritasına işlenmiştir).

Şekil 118- Nevşehir  yöresi 1/500.000 ölçekli jeoloji haritasında (MTA, 2002b) eriyonit minerali

içeren volkanik tüf kayalarının bulunduğu alanlar (mavi noktalar). Koyu kahverengi alanlar: Metamorfik kökenli, mermer ve şist kayaları (Kızılırmak Nehri kuzeyi), Kırmızı alanlar: Granitik kayalar (Nevşehir batısı, Kızılırmak Nehri kuzeyi), Açık kırmızı alanlar: Sedimanter kökenli çakıltaşı, kireçtaşı, kiltaşı, kumtaşı kayaları (Hacıbektaş ilçesi batı-doğu uzanımlı alan), çakıltaşı, kumtaşı, kireçtaşı, kiltaşı ve siyah şeylerden oluşan gölsel birim (Kızılırmak Nehri boyunca Tuzköy, Gülşehir, Avanos, Ürgüp, İncesu çevresi), volkanik kül, bazalt akıntıları, ignimbrit kayaları, volkan konileri, kraterler (Nevşehir çevresi, Ürgüp güneyi, Yeşilhisar arası, Acıgöl çevresi), Sarı renkli alanlar: Gölsel kireçtaşları, kiltaşı (Kozaklı çevresi, Ankara-Kayseri yolu kuzeyi, Ortaköy, Gülşehir arası).

Şekil 119- Kırşehir, Nevşehir, Kayseri ve Aksaray arasında bulunan eriyonitli volkanik tüf

kayalarının dağılımı (kırmızı alanlar) (Atabey, 2008b).

Eriyonit minerali içeren volkanik tüfler; gri, beyaz, sarımsı, bej pomza ve volkanik kayaç parçaları ile amfibol, piroksen, plajiyoklas, kuvars, biyotit ve opak minerallerinden oluşmaktadır. Pomza parçaları sedef parlaklığında ve lifsi yapıdadır. Ürgüp ve Gülşehir çevresi ile Kızılırmak vadisi boyunca gözlenen eriyonitli volkanik tüf düzeyleri; orta-ince tabakalı kumtaşı, ince tabakalı killi kireçtaşı ve kiltaşı ile ardalanmalı, bazı yörelerde ise bu litoloji birimleriyle de yanal ve düşey geçişlidir. Nevşehir ile Aksaray arasında akarsu ortamında depolanmış olanlar kalın tabakalı ve masif, karasal alanlarda depolananlar ise masif yapıdadır.

Yapılan jeolojik araştırmalarda akciğer kanserinin daha yoğun tesbit edildiği Karain, Sarıhıdır, Çökek, Ulaşlı, Karacaören, Tuzköy yerleşim alanlarının bulunduğu volkanik tüf kayalarının diğer yerleşim yerlerine göre, göl ortamında çökelmiş kumtaşı, kireçtaşı ve kiltaşı litolojisinden oluştuğu ve bazen merceksi bir yapıya sahip olduğu ortaya konmuştur. Eriyonit mineralinin zenginleşmesinde,  volkanik küllerin  çevredeki var olan tuzlu göl suyu ile kimyasal reaksiyona girmesinin rol oynadığı da belirtilmektedir (Atabey, 2002a, b, c). Ian Steele tarafından Nevşehir yöresinde; eski Sarıhıdır köyü yerleşim alanında alınan 19 örnekte, Tuzköy’de alınan 10 örnekten 7’sinde, Karain köyünde alınan 9 örnekten 7’sinde, Karlık’da 6 örnekten 1’inde eriyonit minerali bulmuş olup Ürgüp şehir merkezi, Boyalı ve Yeşilöz  köylerinde alınan 3’er örnekte eriyonit saptanmamıştır (Barış sözlü görüşme).

Nevşehir ve yöresinin eriyonit minerali içeren volkanik tüf kayalarının bulunduğu riskli yerleşim alanları: Tuzköy, Karain ve Sarıhıdır

Nevşehir yöresi Kızılırmak Nehri kuzeyinde 250 milyon yıl önce oluşmuş metamorfik kayalar ile, 80-65 milyon yıl arasında oluşmuş magmatik kayalar ve 50-25 milyon yıl arasında oluşmuş sedimanter kayaları yeralmaktadır. Kızılırmak nehrinin güneyinde ise  yaygın olarak 14-2 milyon yıl arasında göl ortamında çökelmiş kumtaşı, kiltaşı, tüfit ve kireçtaşı kayaları bulunur. Tuzköy’ün kuzeybatısında kayatuzu, çamurtaşı ve kiltaşından oluşan 30-20 milyon yıl arasında oluşmuş kaya birimi mevcuttur. Kumtaşı, kiltaşı, tüfitten oluşan ve masif yapıda erionitli tüf bulundurmayan birim, yaygın olarak Tuzköy çevresinde, Sarıhıdır, Çökek, Ulaşlı, Karacaören, Karain, Karlık  köyleri ve Ürgüp çevresinde bulunmaktadır (Atabey, 2002a, b, c) (Şekil 120).

Şekil 120-  Nevşehir yöresi, Tuzköy, Sarıhıdır ve Karain çevresi jeoloji haritası. Eflatun alanlar:

metamorfik ve magmatik kayaçlar, yeşil alanlar: gölsel çakıltaşı, kumtaşı, kiltaşı, kireçtaşı ve tüfit kayaları, gri alanlar: çakıltaşı, kumtaşı, çamurtaşından oluşan alüvyon, kırmızı alanlar: Eriyonitli volkanik tüf kayası bulunan Tuzköy, Karain ve sarıhıdır yerleşim yerleri (Atabey, 2001; 2005a; 2007d)

Tüm bu kayalar Nevşehir çevresinde 2 milyon yıl ve arkeolojik zamanlar arasında volkanik kül, ignimbrit, bazalt tipinde kayalarla örtülmüştür. Hasandağı’nda ilk volkanik etkinlik yaklaşık 13,5 milyon yıl önce başlamış ve 6 milyon yıl devam etmiştir. Erciyes Dağı ile Melendiz Dağı’nda ise ilk volkanik etkinlik 7 milyon yıl önce başlamış ve 2 milyon yıl devam etmiştir (Atabey, 1989a, b). Daha sonra her üç püskürme merkezinde de volkanizma bir süre yavaşlamış, yaklaşık 5 milyon yıl önce ise yeniden şiddetlenmiş ve bu kez ikinci volkanik evre ile kül, tüf, ignimbrit ve pomza gibi küçük taneli volkanik ürünler şiddetli patlamalarla, rüzgarın da etkisiyle havadan çok uzak mesafelere (100 km’ye kadar) saçılarak çevreye yayılmışlar ve Nevşehir, Ürgüp dolaylarında yaklaşık 300 km2 lik bir alanda, o devirde mevcut olan yersel göllerde ve vadilerde yığışarak birikmişlerdir (Atabey ve diğerleri, 1987; 1988).  Hasandağ ve Erciyes Dağı’nda volkanik etkinlik daha sonra küçük çapta püskürmelerle zamanımızdan yaklaşık 2000 yıl öncesine kadar devam etmiş olup, günümüzde ise sadece sıcak su ve volkanik gaz çıkışlarıyla süregelmektedir (Ercan, 1986). Son patlama ürünü malzeme Nevşehir merkezli 20 km. yarıçaplı bir daire içinde kalan alanda kalın bir örtü bırakmıştır. Tuzköy ve Sarıhıdır köyleri, yaklaşık 13.5 milyon yıl önce başlamış ve 6 milyon yıl aralıklarla devam etmiş olan Hasan dağının tüfleri ile daha sonra 7 milyon yıl önce ilk volkanik patlamayı yapan Erciyes ve Melendiz dağlarının tüfleri üzerinde Bizans dönemlerinde kurulmuştur. Kapadokya bölgesinde 30-20 milyon yıl önce karasal ortam egemendi. Yazın kuruyan geçici göllerde tuz tabakaları oluşmuştur. Daha sonra bu göl alanlarına  yaklaşık 13,5 milyon yıl önce ilk defa patlayarak volkanik etkinliğine başlayan Hasandağı volkanizmasının tüfleri yöreye atmosferik olarak ulaşmış, göl suyuna karışan bu tüfler su ile kimyasal reaksiyona girerek eriyonit mineralleri oluşmuştur (Atabey, 2002a, b, c). Günümüzde sözü edilen kayatuzları ve onun üzerine gelen tüf tabakaları Tuzköy’de gözlenmektedir. Dünyada en yaygın kanser türünün rastlandığı yöre olarak bilinmektedir. Benzer oluşum Karain ve Sarıhıdır köyleri içinde de söz konusudur. Ancak Karain ve Sarıhıdır’da Tuzköy’de (Şekil 121) olduğu gibi tüflerin altında kayatuzları yer almamakta, tüfler doğrudan gölsel evaporitli kiltaşı ve tüfit tabakaları ile üzerlenmektedir. Bu yöredeki tüfler de göl suyu ile reaksiyona girerek bünyelerinde eriyonit zenginleşmesi oluşmuştur. Ardından sözü edilen bu göl çökelleri, Nevşehir ve çevresinde olan tüf ve bazalt türü volkanik kayalarla örtülmüştür. Daha sonra yöre kayaları genç faylarla kırılmış ve kıvrımlanmış olup, erozyon vd. bir dizi jeolojik olaylarla vadiler oluşturarak aşınmış, aşınmayan alanlar ise orijinal konumunda korumuştur (Atabey, 2001, 2002a, b, c). Şekil 122 ile 131 arası Tuzköy, şekil 132 ile 133 arası Karain ve şekil 134, 135 Sarıhıdır köyleri yerleşimlerine ait kaya türlerini, değişik amaçlar için kullanılma şekillerini ve eriyonit içeren bu kayaların SEM analizlerini göstermektedir. Tuzköy kasabasının eriyonitten etkilenen bölümünün yeni yerleşim yeri etüdü 2000 ve 2001 yılında yapılmış olup, köyün taşınmasıyla ilgili çalışmalar 2005 yılında başlatılmıştır. Karain köyünün de taşınması için yeni yerleşim yeri etüdü 2004 yılında tamamlanmış olup, Ürgüp’e taşınması söz konusudur (Atabey, 2001; 2004).

Tuzköy-Gülşehir

Tuzköy yerleşim merkezi eriyonitli volkanik tüf kayasından oluşmaktadır. Şehir merkezi çevresi ise kumtaşı, kiltaşı ve kireçtaşından oluşan gölsel birimden ibarettir  Eriyonitli volkanik tüf kayaları üzerindeki konutlar için MTA’nın verdiği rapor doğrultusunda yeni yerleşim alanı oluşturulmuştur.

Şekil 121- Tuzköy çevresinin jeoloji haritası: Mavi alanlar çakıltaşı, kumtaşı, çamurtaşı ve

kayatuzundan oluşan Oligosen yaşındaki birimi, yeşil alanlar kiltaşı, kumtaşından oluşan Miyosen yaşındaki birimi, sarı alan kumtaşı, kiltaşından oluşan Pliyosen yaşındaki birimi, kırmızı alan kanser nedeni eriyonitli tüfleri, turuncu ve beyaz alanlar Kuvaterner yaşındaki bazalt ve aglomera kayalarını, gri alanlar Kuvaterner yaşındaki alüvyonu göstermektedir (Atabey, 2001; 2005a, b)

 

Şekil 122- Tuzköy Kasabası’nın yerleşim konumu (orta kısım eriyonitli tüfler üzerindedir).

(Atabey, 2007c)

 

Şekil 123- Eriyonitli tüf (A) ve yakından görünümü (B) (Atabey, 2000; 2005b).

Şekil 124-  Eriyonit içeren bozuşmuş volkanik tüf (A) (Atabey, 2001). Tüf kayasından alınan

örneğin SEM görüntüsü (B) (şabazit-eriyonit=eriyonit kristalleri iğnemsi şekilde olanlar) (Temel ve Gündoğdu, 1996)

Şekil 125- Tuzköy yerleşim alanındaki konutlar eriyonitli tüf üzerinde ve doğrudan içinde

yapılandırılmıştır. Samanlık, depo ve bazı konutlar, tüfler kazılarak oluşturulmuş, bahçe duvarlarında eriyonitli tüfler kullanılmıştır (A, B) Eriyonit tozunu önlemek için önce kahverengi, daha sonra ise kapı çevresi plastik boya yapılmış konut (A) (Atabey, 2001; 2005a).

Şekil 126- A-Tuzköy yerleşim alanındaki eriyonitli tüfler içinde var olan eriyonit iğneciklerinin

SEM görüntüleri, B-Element grafiği.

Şekil 127- İnsan sağlığı bakımından risk oluşturan eriyonitli tüf kayasından uzaklaşmak için

çözüm olarak yeni yerleşim alanında inşa edilen yerleşim birimleri (Atabey, 2007c).

Karain-Ürgüp

Karain köyü yerleşim alanı tamamen eriyonitli volkanik tüf kayaları üzerindedir (Şekil 128, 129, 130). MTA’nın vermiş olduğu rapor doğrultusunda köy tamamen taşınacaktır.

 

Şekil 128- Karain köyü jeoloji haritası; turkuaz ve kırmızı alanlar: Erionitli tüf kayaları (kırmızı

alan Karain köyü yerleşim yeri); sarı alanlar: Kiltaşı, kumtaşı, kireçtaşı kayaları, gri alanlar: Alüvyon malzemesi, yeşil alan: Mezarlık (Atabey, 2004; 2007b).

 

Şekil 129- Eriyonitli tüfler üzerinde kurulmuş Karain köyü  (Atabey, 2004; 2007b).  

Şekil 130- Karain Köyü’nde tüfler içine oyularak yapılmış yerleşim alanları (A, B) ve eriyonitli

tüflerin yapı malzemesi olarak kullanıldığı konutlar (C) (Atabey, 2007b).

 

Şekil 131- Karain köyündeki duvar taşlarından alınan örnekte eriyonit minerallerinin SEM

görüntüleri (A, C), element grafisi (B) (Atabey, 2008b).  D-Karain köyünde tüflerden alınan örneğin SEM görüntüsü (Klinoptilolit-eriyonit-şabazit=lifsi demetler oluşturan eriyonit kristalleri) (Temel ve Gündoğdu, 1996).

 

Sarıhıdır -Ürgüp

Sarıhıdır köyünün şu andaki yerleşim alanında eriyonitli volkanik tüf kayaları bulunmamaktadır (Şekil 132). Ancak eski Sarıhıdır köyü yerleşim alanı eriyonitli kayalar üzerindedir (Şekil 132A). Taş ocaklarından çıkartılan eriyonitli tüf kayaları konutların yapımında kullanılmıştır (Şekil 132C, 133A, B).

Şekil  132-  Kızılırmak Nehri sağ tarafında, Nehirle erionitli kayalar arasında dar alanda

kurulmuş eski Sarıhıdır köyü; 1958 yılında kaya düşmesi ve taşkınlara karşı afet bölgesi ilan edilerek, resmin solunda görülen alana taşınmıştır (A), Sarıdır köyü eski yerleşim yerinde bulunan Bizans dönemi erionitli tüfler içine oyularak oluşturulan yerleşim alanları (B), Sarıhıdır köyünün afet sonrası yeni yerleşim yerindeki konutların ilk katlarında (yeni yerleşim sırasında) eriyonitli tüf kayaları kullanılmış, ve üzerine daha sonra tuğladan bir kat daha ilave edilmiş yeni yapılanmalar (C) (Atabey, 2002b; 2007b)

 

Şekil 133- Sarıhıdır köyü konut duvarlarında kullanılan eriyonitli tüf kayalarının

alındığı taş ocağı (A, B) (Atabey, 2008b), tüflerden alınan örneğin SEM görüntüsü (C, D), element grafisi (E).

Eriyonit minerali içeren diğer volkanik tüf kayalarının bulunduğu  yöreler

Nevşehir, Kırşehir, Kayseri ve Aksaray arasında kalan bölgede eriyonitli tüf kayalarının dağılımı şekil 107’de verilmiş olup, bunlardan insan sağlığı için en risk taşıyan Tuzköy, Karain ve Sarıhıdır köyleri sınırları dışında kalan alanlar aşağıda gösterilmiştir.

Bunlardan, Kayseri Yeşilhisar ilçesi Soğanlı köyü güneyi karayolu doğusunda kuzey güney yönünde yüzeyleyen gri, bej renkli, volkanik kayaç çakıllı tüfler (Şekil 134A), Güzelöz köyündeki volkanik tüfler (Şekil 134B), Şahinefendi köyü gri, bej renkli tüfler (Şekil 134C)  ile Cemilköy’deki tüfler eriyonit içerirler (Şekil 134D).

Şekil 134- Soğanlı köyü güney doğusu (A) ile Güzelöz köyü (B) arasında, Şahinefendi köyü

(C) ile Cemilköy yerleşim alanı (D) eriyonitli tüflerden oluşmaktadır.

 

Ürgüp ilçesi Karain köyü güneyinde yer alan Karlık ve Yeşilöz köyleri, Karain köyü doğusundaki Boyalı köyü, Karain Ürgüp yolu üzerinde bulunan Karacaören köylerine ilişkin yerleşim alanları eriyonitli volkanik kayalar üzerinde kurulmuştur.

Karlık köyünün bulunduğu vadinin her iki yamacında belirgin bir topoğrafyayı takip eden eriyonitli tüf zonu, bunun altında pomza kırıntılı kahverengi tüf zonu, onun da altında  beyaz  tüf tabakası, en üst zonda da sütunsu yapılı ignimbritik kayalar yer almaktadır. Karlık köyü batı yamacında izlenen eriyonitli tüf katmanı 1-2 m kalınlığında olup, köye yaklaşık 200 m. uzaklıktadır. Bu zonun altında ve üstünde beyaz bir tüf tabakası bulunmaktadır (Şekil 135A).

Yeşilöz köyü eriyonitli tüf katmanı üzerinde bulunmamaktadır. Diğer taraftan köy konutları da eriyonitli tüflü yapılmamış olup yeşillendirme ve doğal bitki örtüsü nedeniyle tozlaşma nisbeten önlenmiştir (Şekil 135B). Köyün yerleşim merkezi aglomera kayaları üzerindedir.

Şekil 135- Karlık köyü batı yamacında köyün 250m uzağında yüzeyleyen (A) ve

Yeşilöz köyü doğusunda vadi tabanında kalan (B) eriyonitli tüf tabakaları.

Boyalı köyünde, temelde ignimbritik tüf kayaları üzerinde kurulmuş konutların yanı sıra eriyonitli tüf kayaları, yer yer kazılarak oluşturulan konutların temellerinde de görülmektedir. Konut duvarlarında malzeme olarak bir kısmında ignimbrit, bir kısmında da bazalt kayası kullanılmıştır. Eriyonitli volkanik tüf kayası zonu, Boyalı köyü yerleşim alanının tabanında kalmaktadır. Boyalı köyünde Karain’deki gibi geniş tüf yüzeylemesi ve bu kayaların yaygın kullanımı söz konusu değildir (Şekil 136). Barış (1987) tarafından Boyalı köyü halkında mezotelyoma saptanmıştır.

 

 

Şekil 136- Boyalı köyü (A) ve eriyonitli tüften yapılmış konutlar (B).

 

Çökek ve Ulaşlı köyleri,  Sarıhıdır ve Karain köylerinde olduğu gibi erionitli tüfler  üzerinde kurulmuştur (Şekil 137). Bu köyler Karain kadar kayalık değildir, ancak kayalar oyularak mesken, ahır, samanlık gibi kullanım alanları oluşturulduğundan eriyonit tozundan olumsuz bir etkilenmenin olduğu da belirtilmiştir  (Barış, 1987). Ulaşlı ve Çökek köyleri eski konutların duvarlarında pomzalı, altere, sarı, kahverengi tüf kullanılmış olup eriyonit mineralleri de içermektedir (Şekil 137A). Aynı şekilde Karacaören köyü (Şekil 138) de pomzalı tüf üzerindedir ve tüfler eriyonit içerirler. Barış (1987) tarafından Karacaören, Çökek ve Ulaşlı köyleri halkında mezotelyoma saptanmıştır.

Şekil 137-  Eriyonitli volkanik tüfler üzerinde kurulmuş Karacaören, Ulaşlı, Çökek ve Sarıhıdır

köylerinin konumları (A),  Çökek köyü (B), Ulaşlı köyü (C) (Atabey, 2005a).

Şekil  138- Çökek köyü yerleşim yerindeki tüflerden alınan örneğin SEM görüntüsü (A-İğnemsi

eriyonit kristalleri) (Temel ve Gündoğdu, 1996), B-Karacaören köyü eriyonitli tüf kayaları (Atabey ve Ünal, 2008).

Zelve vadisinde yamacın alt seviyesinde, gölsel kireçtaşı, kiltaşı, kumtaşı birimi altında yer alan ve bir zon oluşturan (Şekil 139A), yine Paşabağında yüzeyleyen tüfler (Şekil 139B) zeolit minerallerinden analsim,  bu alanın güney tarafında yer alan Çavuşini köyünde (Şekil 140) pomza, andezit, bazalt çakıllı, beyaz, bej, kahverengi volkanik tüf kayaları eriyonit mineralleri içermektedir.

Şekil 139- Zelve vadisi (A) ile Paşabağı mevkiinde tabakalı gölsel sedimanlar alatında yer alan

gri, bej, beyazımsı tüf zonu eriyonit mineralleri içermektedir.

Şekil 140- Çavuşini köyü yapılarında eriyonitli volkanik tüf kayası kullanılmıştır.

Nevşehir Sulusaray merkezi yerleşim alanı pomzalı, andezit çakıllı altere tüf  (Şekil 141A) ile Nar merkezi yerleşim alanı (Şekil 141B) iri pomza ve andezit çakıllı, tüf kayaları eriyonit mineralleri içermektedir (Şekil 142).

Şekil 141-Sulusaray beldesi(A), Nar beldesi (B), kahverengi, sarı, bej renkli, pomza parçalı,

altere tüf kayaları (C),

şekil 142- Nar beldesi tüf kayalarında saptanan eriyonit mineral iğnecikleri (A), element grafisi

(B).

Avanos ilçesi Özkonak ve Göynük yerleşim merkezindeki tüfler içinde eriyonit mineralleri saptanmıştır.

Kızılırmak Nehri güneyinde yer alan Gülşehir ilçesi Abuuşağı, Fakıuşağı, Hacıhalil, Hamzalı,  Emmiler yerleşim alanları gri, beyaz pomza parçalı, ignimbritik tüf  üzerinde kurulmuştur. Pomza parçalı, gri, beyaz tüf kayasının Abuuşağı köyünde evlerin ve bahçe duvarlarında yaygın olarak kullanılmıştır (Şekil 143). Hacıbektaş ilçesi Şahinli, Küçükkayapa köyleri de iri pomza parçalı, pembe, gri, beyaz tüf üzerindedir. Konutların ve bahçe duvarlarında eriyonitli tüf kullanılmış, depo, samanlık, ahır gibi eklentiler tüfler içinde oyularak oluşturulmuştur.

Şekil 143- Abuuşağı köyü konut, bahçe duvarı ve eklentilerinde eriyonitli tüfler kullanılmıştır

(A), tüfler içinde saptanan eriyonit mineral iğneciklerinin SEM görüntüsü (B), element grafisi (C).

Gülşehir ilçesi Gülpınar köyü tüfler üzerinde kurulmuş, konutların ve bahçe duvarlarında tüfler yapı malzemesi olarak kullanılmıştır (Şekil 144). Barış (1987) tarafından Gülpınar köyü halkında mezotelyoma saptanmıştır.

Şekil 144- Gülpınar köyü (A), duvar taşlarından alınan bir örnekte saptanan eriyonit

iğneciklerinin SEM görüntüsü (B), element grafisi (C).

Ürgüp ilçesi Kayakapı mahallesinde altere olmuş, sarı, kahverengi, bej, pomza, andezit, bazalt çakılcıklı, beyaz tüfler (Şekil 145), Mustafapaşa’daki altere tüfler eriyonit mineralleri içermektedir.

Şekil 145- Ürgüp ilçe merkezi Kayakapı Mah. (A), sarı, kahverengi, bej renkli altere tüfler (B,

C), tüf kayasından saptanan eriyonit iğneciklerinin SEM görüntüsü (D), element grafisi (E).

Aksaray Güzelyurt ilçe merkezi, konutlarda ve bahçe duvarlarında kullanılan gri, beyaz, kahverengi, iri pomza parçalı tüfler eriyonit mineralleri içerir (Şekil 146).

Şekil 146- Güzelyurt ilçe merkezi konutların ve eklentilerinin duvarlarında eriyonitli volkanik tüf

kayaları kullanılmıştır.

Aksaray  Yaprakhisar ve Selime köyleri yerleşim birimleri pomza parçalı, gri, kahverengi, bej renkli volkanik tüfler üzerinde kurulmuştur (Şekil 147, 148). Bu tüfler içinde de akciğer kanserine neden olan eriyonit minerali saptanmıştır (Şekil 149).

Şekil  147- Yaprakhisar ve Selime köyleri yerleşim yerlerinin jeoloji haritası: Pembe alanlar:

Eriyonitli tüf kayaları, Sarı alanlar: İgnimbrit kayaları, açık gri alanlar: Alüvyon ve koyu gri alanlar: Traverten kayalarını gösterir (2005a).

Şekil 148-  Yaprakhisar ve Selime köylerinin genel görünümü (A), Selime köyü (B),

Yaprakhisar köyü (C, D) yerleşim birimleri eriyonitli tüf kayaları üzerindedir.

Şekil 149- Yaprakhisar köyünde yüzeyleyen sarı, kahverengi, bej renkli , pomza

parçalı tüf kayalarında saptanan eriyonit minerali iğneciklerinin SEM görüntüsü.

Şekil 150- Selime köyünde yüzeyleyen sarı, kahverengi, bej renkli , pomza parçalı tüf

kayalarında saptanan eriyonit minerali iğneciklerinin SEM görüntüsü.

Nevşehir yöresi eriyonit minerali içeren volkanik tüf kayalarının jeolojik evrimine ilişkin bir model

Geç Oligosen-Erken Miyosen devresinde yörede kapalı bir tuzlu göl ortamı koşulları egemendi (Şekil 151A), Orta-Geç Miyosen devresinde bölgedeki volkanik aktivite nedeniyle çevreye yayılan volkan külleri ve tüfleri mevcut göl ortamına ulaşarak sedimentlerle birlikte tabakalar halinde çökelmiş (Şekil 151B) ve tuzlu ortamda eriyonit minerali zenginleşmesi gerçekleşmiştir (Atabey, 2002a). Geç Miyosen-Erken Pliyosen devresinde ise volkanik faaliyetlere bağlı olarak yörede göl ortamı koşullarında oluşan göl sedimanları, mevcut eriyonitli volkanik tüf kayaları ile aratabakalı ve örtü özelliğinde depolanmıştır (Şekil 151C). Pliyosen-Kuvaterner devresinde Nevşehir ve çevresini etkisi altına alan volkanik aktivite sonucunda da volkan külleri depolanmıştır (Şekil 151D). Jeolojik süreçte tektonik hareketler, kırılma, kıvrılma ve faylanmalarla kaya kütleleri şekillenmiş, erozyon etkisiyle vadiler, drenajlar biçimlenmiş ve bunlar peribacalarının oluşumunu da sağlayarak bugünkü topoğrafya şekillenmiştir (Atabey, 2002b) (Şekil 151E). Şekillenen kaya kütkleleri erozyonun etkisiyle gölsel istifler altında yer alan eriyonitli volkanik tüf kayaları zaman içinde  yüzeylenerek günümüze ulaşmıştır. Yüzeylenen bu volkanik tüf kayaları üzerinde kurulmuş olan köyler ve oralarda yaşayan halk eriyonit mineral tozlarının etkisinde kalmışlardır. Süreç devam etmektedir. Eriyonit mineralinin oluşum koşulları, şekil 80’deki Jeoloji haritası dikkate alındığında Nevşehir yöresinin her alanında bir sağlık riski olmadığı gölsel istiflerin bulunduğu alanlar içindeki yerleşim yerlerinde akciğer kanser risklerinin var olabileceği söylenebilir (Atabey, 2002a, b, c).

Şekil151- Nevşehir yöresi eriyonit minerali içeren volkanik tüf kayalarının jeolojik

evrim modeli (Atabey, 2002a; 2005a).

ERİYONİT MİNERALİNİN SAĞLIĞA ETKİLERİ

Eriyonit mineral iğneciklerinin (tozları) solunum yollarına kolayca girip, derinliklere kadar gidebilmesi, orada hiç değişmeden kalabilmesi ve kimyasal yapıları nedeniyle akciğer ve karın zarında mezotelyoma denilen kanser türünü yaptığı kabul edilmektedir (Barış, 1987, 1994, 2002, 2003a, 2004, 2008a; Göktepeli ve diğerleri, 1983).  Eriyonitin kanser yapıcı özelliği Dünya Sağlık Teşkilatına  (WHO) bağlı, Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu  tarafından kabul edilmiştir. Lifsel yapılı mordenit ile lifsel yapıda olmayan diğer zeolit cinslerinin sağlığa zararlı olduğu gösterilememiştir.  Belirli ölçülerde (çapı yarım mikrondan az, boyu 5 mikrondan fazla) ve akciğerde erimeden uzun süre kalabilen lifsel yapıdaki minerallerin kanser yapıcı olduğu Stanton isimli Amerikalı bir araştırmacı tarafından ortaya atılmıştır (Barış, 1987).

Şekil 152’de  akciğer dokusunda eriyonit cisimciği görüntüsü, şekil 153’de eriyonit mineralinin solunma yoluyla akciğerlere ulaşması ve akciğerlerde yaptığı tahribat ve iğneciklerin bozulmadan korundukları görülmektedir.

Şekil 152- Eriyonit cisimciği a-Morfolojik görünümü, b-Tipik EDS spektrumu, c-SAED örneği

görünümü (0002) ve (1120) eriyonit yansıması (Sebastian ve diğerleri, 1984).

Şekil 153-Akciğer kanseri olan hastaların akciğer dokularında tesbit edilen eriyonit iğneleri (A),

A’daki resmin sağ alt köşesinde diyatome fosilinin silisli olan kavkısının parçası görülmektedir. Akciğerde eriyonit iğneciğinin yaptığı harabiyet (akciğer kanseri) (C). (Barış, 2003a, 2005)

Barış’a (1987) tarafından, Verem Savaş Teşkilatı’nın daha önceki yıllarda Nevşehir ve çevresinde çekmiş olduğu 50.000’den fazla mikrofilmler incelediğinde, lifsel iğnemsi eriyonitin sebep olduğu akciğer zarında kalınlaşma ve kireçlenme gibi hastalıkların en yoğun bir şekilde  Tuzköy, Karain ve Sarıhıdır’da görüldüğü belirtilmektedir.  Barış (1987, 2005, 2008a) göre Nevşehir bölgesinden gelen Mezotelyomalı hastaların en genci 26, en yaşlısı 75, ortalama yaşı 50 olarak belirlenmiştir. Dünyada milyonda bir görülen Mezotelyoma Tuzköy’de bin kat fazla görülmektedir. Hastalığın bazı ailelerde daha yoğun bir şekilde ve aile içinde plevral ve peritoneal mezotelyoma ile birlikte lenfoma, karaciğer kanseri, kemik sarkomu gibi mezotelyoma dışı tümörler de görülmektedir (Barış, 2002, 2003a; Barış ve diğerleri,1987 ). Bu gözlemler kanserin oluşmasında esas etkenin eriyonit olduğunu göstermekle  birlikte genetik yatkınlığın da ek faktör olarak etkili olabileceğine işaret etmektedir (Barış, 2003a). Karain köyü, Tuzköy Kasabası ve Sarıhıdır Köyü’nde yapılan oransal ölüm çalışmalarında, ilk iki köyde ölenlerin % 70’inin kötü huylu hastalıktan öldüğü gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Sarıhıdır Köyü, Kızılırmak Nehri taşkınları ve kaya düşmelerinden kurtarmak için 1958 yılında nehrin kuzey yakasına taşınmış olup, yeni evlerde tuğla, briket gibi malzeme kullanılmıştır. Sarıhıdır’daki ölüm oranının % 50’nin altında olması buna bağlı olduğu ve bu köydeki hastaların birisi hariç tümü eski köyde doğmuş bireyler olduğu belirtilmektedir (Barış, 2003a). Bu olay bu köylerdeki kanser sorununun, ancak köy yerlerinin değiştirilmesiyle çözülebileceğini göstermektedir (Barış, 2003a). Bu amaçla 2001 yılında Tuzköy Beldesinin ve 2004 yılında da Karain köyünün tahliyesi için MTA Genel Müdürlüğü tarafından yeni yerleşim alanlarının tesbiti yapılmıştır (Atabey, 2000, 2001, 2004). Şekil 154’de Karain köyünde bir hastaya ait akciğer filminde kalsifiye plevral plaklar ve karında su toplanması gösterilmektedir (Barış,1987). Benzer minerallerin sebep olduğu mezotelyoma vakaları İrlanda, İzlanda, Yeni Zelanda ve Japonya ile birlikte Kaliforniya, Nevada ve Oregon’da da bulunduğu bilinmektedir (Barış, 2008a).

Şekil 154- A-Karain köyünde bir hastaya ait  akciğer filminde kalsifiye pleral plaklar,

B-Mezotelyoma hastası karında su toplanması (Barış, 1987).

Barış (2008a) Tuzköy, Karain ve Sarıhıdır köylerinde yaptığı tıbbi araştırmalara göre ölüm sayıları, Karain ve Sarıhıdır köylerinde 661 ölümün % 44.5’unun mezotelyomadan kaynaklandığını açığa çıkarmıştır. Bu durum herhangi bir şekilde eriyonit etkisinde olmayan yakındaki Karlık köyünde 230 ölümden sadece ikisinin mezotelyoma vakası olmasıyla kıyaslanabilir. Grandjean bu durumun kanser epidemiyolojisinde bugüne kadar kaydedilen en yüksek risklerden biri olduğunu söylemektedir (Barış, 2008a).

Seattle, Washington Üniversitesi’nde epidemiyolog olan Jonathan Mayer, dünyanın başka hiçbir yerinde bu kadar yüksek bir mezotelyomadan ölüm sayısını duymadığını söylemektedir. Nüfustaki ölüm yüzdesine bakıldığında bu oranın, yalnızca ölüm oranının % 50 olduğu Botsvana’daki AIDS ile kıyaslanması mümkündür. Buradaki fark eriyonit kaynaklı mezotelyomanın Türkiye ile sınırlı kalması ve AIDS’e oranla toplam ölü sayısının düşük olmasıdır (Barış, 2008a). Ancak Meksika’da 47 yaşındaki bir erkek hastada eriyonite bağlı mezotelyoma, akciğer fibrosisi ve plevral kalınlaşma vakası yayınlanmıştır (Kliment ve diğerleri, 2009).

Eriyonit ile ilgili hastalıklar

            Barış ve diğerlerine (2007) göre eriyonitle (fibroz zeolit) ilgili hastalıklar beniğn ve malign adı altında iki grup altında aşağıda verilmiştir.

Beniğn hastalıklar

Kalsifiye, hyalinize plevral plaklar (Şekil 155 B, C, D)

Kostal plevra

Diafrağmatik plevrada

Mediastinal plevrada

Perikartta

Kronik diffüz fibröz plöritis

Beniğn plevral effüzyon

Yuvarlak atelektazi

Üst lobda plevra ve parankimayı içine alan ilerleyici değişiklikler

Kuş bacağı

Pnömokonyosis

Küçük hava yolu hastalığı

Malign hastalıklar

Malign plevral mezotelyoma (Şekil 155A)

Malign peritonal mezotelyoma

Akciğer kanseri

Diğer organ kanserleri (sindirim sistemi, larenks, ürojenital sistem, hematolojik tümörler).

Şekil 155- A-Tuzköy’lü malign plevral mezotelyomalı bir hastanın filmi, B-Tuzköy’lü bir hastaya

ait torakal CT’de yaygın kalsifiye plaklar, C-Karain’li bir hastaya ait akciğer filminde kalsifiye plevral plaklar, D-Sarıhıdır’lı bir hastaya ait akciğer filminde yaygın kalsifiye plaklar (Barış ve diğerleri, 2007).

Eriyonitle ilgili epidemiyolojik çalışmalar

Nevşehir yöresinde 1970 yılında başlayan epidemiyolojik çalışmalar  ile Karain köyünde malign plevral mezotelyomadan ölenlerin sayısının 1970’de 6 kişi, 1974’de 11kişi,  1975 ile 1981 yılları arasında malign plevral mezotelyoma hastasının 38 kişi,  1Ocak-31 Aralık 2004 tarihleri arasında malign mezotelyomadan ölenlerin sayısının ise 18 kişi olduğu belirtilmektedir (Barış, 1987, Barış ve diğerleri, 2007).

Tuzköy’de 1980 ile 1994 yılları arasında malign plevral mezotelyomadan 105 kişi, malign peritonal mezotelyomadan 60 kişi hayatını kaybetmiştir. Sarıhıdır köyünde ise 1980 ile 2001 arasında toplam 94 kişi hayatını kaybetmiş olup, bunlardan 23 kişinin ölüm nedeni malign plevral mezotelyoma, 9 kişinin ölüm nedeni de malign peritonal mezotelyomadan olmuştur (Barış ve diğerleri, 2007).

Barış ve diğerlerine (2007) göre Ürgüp ilçesi Karacaören köyünde 1980-1987 arasında 2 kadın ve 3 erkek, 2002 yılında ise 2 erkek ile 1 kadın malign plevral mezotelyomadan ölmüş, 1998-2000 arasında Karain, Karacaören, Boyalı, Yeşilöz, Sarıhıdır ve Çökek köylerinde yapılan araştırmada, Karain’de 18 kişi, Sarıhıdır’da ise 7 kişi malign plevral mezotelyomadan, Karain’de 1 kişi ve Karacaören’de 1 kişi malign peritonal mezotelyomadan ölmüştür.

Karain, Sarıhıdır ve Karlık köylerinde yapılan alan araştırmalarına göre, 1979 yılında Karain köyünde 70 kişi, Sarıhıdır köyünde 23 kişi, aslen Karain’li karlık köyünden 1 kişi malign plevral mezotelyomadan, Karain köyünden 6 kişi, Sarıhıdır köyünden 9 kişi, aslen İncesu’lu Karlık köyünden 1 kişi malign peritonal mezotelyomadan, Tuzköy’de 2002 yılında ölen 35 kişiden 12 kişi  malign plevral mezotelyomadan, 8 kişi de malign peritonal mezotelyomadan ölmüş, Aksaray’ın Güzelyurt ilçesi selime köyünde 1998-2000 arasında 5 kadı ve 1 erkek malign plevral mezotelyomadan hayatını kaybetmiş (Barış ve diğerleri, 2007).

Yasa ve yönetmeliklerle doğal risk kapsamındaki asbest ve eriyonit için   alınması gerekli önlemler ve yerleşim yeri seçiminde tıbbi jeoloji uygulamaları

Sağlık, afetlere karşı koruma, refah ve çevreye duyarlılık temelindeki değerlendirmelerle ulaşılan parametreler ve toplumsal ilişkiler, bütünsel olarak uygunluk taşıyor ise yaşam çevresi güvenli kabul edilebilir. Bu bütünsellik içinde teknik olgular ile konuya ilişkin mevzuatın uyum içinde olması ve en önemlisi kuralların kâğıt üzerinde kalmadan uygulamaya yansıtılması gerekir. Bu bağlamda Tıbbi Jeolojiye yönelik mevzua, tıp,  imar-afet ve çevre mevzuatı kapsamında ele alınabilir (Demir, 2008

Sağlık Bakanlığı kaynaklı düzenlemeler: İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik (17.02.2005 tarih ve 25730 sayılı Resmî Gazete, Doğal Mineralli Sular Hakkında Yönetmelik (01.12.2004 tarih ve 25657 sayılı Resmî Gazete)

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı kaynaklı düzenlemeler: 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun, Yapı Malzemelerinin Piyasa Gözetimi ve Denetimine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ (2004-5)

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı kaynaklı düzenlemeler: Radyasyon Güvenliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (24.03.2000 tarih ve 23999 sayılı Resmî Gazete/, Değişiklik Yönetmeliği 29.04.2004 tarih ve 25598 sayılı Resmî Gazete)

Çevre ve Orman Bakanlığı kaynaklı düzenlemeler: Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği (31.12.2004 tarih ve 25687 sayılı Resmî Gazete), Toprak Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği (31.05.2005 tarih ve 25831sayılı Resmî Gazete)

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu kaynaklı düzenlemeler: Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği (24.03.2002 tarih ve 23999 sayılı Resmî Gazete) ve Radyasyon Güvenliği Tüzük Tasarısı (http://www.taek.gov.tr/mevzuat/tuzukler/rad_guvenlik_tuzuk.doc)

Diğer yandan Tıbbi Jeolojinin kavramsal olarak mevzuatta yer almasına ve bu etkenlerin afetlere duyarlı planlama süreçlerinde ve yer seçiminde göz önüne alınması gereken risk faktörleri arasında yer almasına yönelik çabalar da izlenmektedir (Demir, 2008).  Bu konuda 2004 yılında toplanan Deprem Şurası Mevzuat, Komisyon (İmar Mevzuatı Alt Komisyonu) Raporu ile “Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu El Kitabı” örnek olarak gösterilebilir. Deprem Şurası oturumlarında  tartışılan Mevzuat Komisyon (İmar Mevzuatı Alt Komisyonu) Raporunda, “her tür ve ölçekteki arazi kullanım planlarının hazırlanması ve yer seçimi kararlarında….jeo-sağlık (tıbbi jeoloji) göz önüne alınmalıdır” denilmiştir (Demir, 2008).  Yerbilimsel Verilerin Planlamaya Entegrasyonu El Kitabında ise “Her tür ve ölçekteki planlama çalışmaları sırasında ülkemizde pek gelişmemiş olan ‘Tıbbi Jeoloji’ konusunda uzman jeoloji mühendislerince tıbbi jeolojik tehlikelerin belirlenmesi, planlama faaliyetlerinde bu tür tehlikelerin de bir yönlendirici veya sınırlandırıcı eşik olarak dikkate alınması gereklidir (Demir, 2008).

Nevşehir Tuzköy Beldesi ve Karain Köyü yerleşimlerinde gerek rapor edilen kanser olaylarına kaynak olan jeolojik koşulların gerekse yeni yerleşim yeri  ve zarar azaltıcı önlem parametrelerinin belirlenmesinde MTA araştırmaları temel alınmıştır (Demir, 2008).   Elde edilen veriler çerçevesinde bu yerleşimlerdeki kanser olayları, 7269 sayılıUmumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”un 1.maddesi gereğince, bir afet riski olarak kabul edilmiştir (Demir, 2008).

Eriyonit mineral tozlarının solunum yolu ile akciğer kanseri  yönünden madur olan yerleşim birimlerinden Karain, Sarıhıdır ile Tuzköy yaklaşık 35 yıldan bu yana bilinmektedir. Yerleşim birimlerinin taşınması konusunda MTA’nın raporları bulunmakta olup, ilgili Bakanlık tarafından çalışmalar yürütülmektedir. Tuzköy Beldesi, Karain köyü ile Sarıhıdır köyü  yerleşim sorunlarına ek olarak MTA Genel Müdürlüğ, Jeoloji Etütleri Dairesince yürütülen Tıbbi Jeoloji Projesinin 2006 ve 2007 yılı araştırmaları sonucunda; Nevşehir merkeze bağlı Nar ve Sulusaray Beldeleri, Hacıbektaş ilçesine bağlı Yeşilli, Karahüyük, Topçu, Şahinli, Aydoğmuş, Küçükkayapa, Büyükkayapa, Gülşehir ilçesine bağlı Tuzköy Beldesi (MTA yeni yerleşim yeri ile ilgili rapor vermiştir), Abuuşağı, Fakıuşağı, Hacıhalil, Emmiler, Hamzalı, Çiftlikköy, Kızılköy, Avanos ilçesine bağlı Zelve, Çavuşini, Ürgüp ilçesine bağlı Karain köyü (taşınma işlemleri yürütülmektedir (MTA yeni yerleşim yeri ile ilgili bir rapor vermiştir). Sarıhıdır köyü. Karacaören, Çökek, Ulaşlı, Boyalı köyü (afet konutları değil), Yeşilöz (eriyonitli kaya yakınındadır), Cemilköy, Şahinefendi köyleri ve çevresinden alınan örneklerde eriyonit minerali saptanmıştır.

Yukarıda sayılan belde ya da köylerden Tuzköy, Sarıhıdır ile Karain köyünün durumu belli olup, çözüm konusunda çalışmalar ilgili kurumlarca yürütülmektedir.

Sayılan diğer merkezlerden Nar, Sulusaray, Karacaören, Kızılköy, Çiftlikköy, Boyalı, Çökek, Ulaşlı köylerinde sağlık hekimlerinin araştırmalarına göre mezotelyoma hastaları tesbit edilmiştir. Bu konuda;

  1. a) Ayrıntılı jeolojik çalışma yapılmalı.
  2. b) Ön çalışma sonucunda eriyonitminerali tesbit edilen yerlerde, evlerde, samanlık, kiler, depo gibi eklentilerde duvar taşı olarak eriyonit içeren tüfkayaları kullanılmamalı.
  3. c) Ev ve sokak araları olabildiğince nemli tutularak, tozlaşma önlenmelidir.
  4. d) Tozlu ortamlarda maske kullanılmalıdır.
  5. e) Özellikle bebekler tozdan uzak tutulmalıdır.
  6. f) Konut içi mekanlar, eşikler ve sokaklar süpürülürken ıslatılmalıdır.
  7. g) Eriyonitli tüftlerden yapılmış duvarlar sıvanmalı, plastik boya ile kapatılmalıdır.
  8. h) Köy merkezi ara sokaklar asfaltlanmalıdır.
  9. i) Tozlaşmayı olabildiğince önlemek ve tozdan etkilenmemek için zemin ve çevre yeşillendirilmelidir.
  10. j) Mezotelyoma (akciğerkanseri) riski olup, olmadığı hakkında yukarıda sayılan yerlerde tıbbi araştırma yapılmalı. İstatiksel araştırma, akciğer grafisi çalışması ve erken tanı merkezli çalışmalar yapılmalıdır.
  11. k) Yapılacak her türlü tesis, yapı, yerleşim yeri zemini için eriyonitminerali ve diğer jeolojik unsurlarla ilgili MTAGenel Müdürlüğü ya da uzman kurumlardan görüş alınmalıdır.

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*