“Günde onlarca insanın işten dönmemesi olağanüstü bir haldir. İktidarın ilan ettiği OHAL, bu gündelik olağanüstü halin üstünü örttü, sıradanlaştırdı.”
Serpil İLGÜN 26.01.2019 www.evrensel.net
2018’de en az 1923 işçiyi iş cinayetlerinde yitirdik! İnsan hayatının değersizliğini ortaya koyan bu ağır tablo “istikrarlı” seyrini ne yazık ki söyleşiyi hazırlarken de sürdürdü. Herkes gibi, hepimiz gibi sorunlar, karamsarlıklar, neşeler, umutlar taşıyan en az 1923 kişi, gittikleri işlerinden evlerine dönemediler. Neoliberalizmi İslamcılık ve Türkçülükle sentezleyen AKP’nin 16 yıllık iktidarında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren en az 21 bin işçi evine geri dönemedi. Kaçak bir maden ocağında, gelişigüzel istiflenmiş pamuk balyaları altında, trafo patlamalarında, balık istifi doldurulan traktör kasalarında, servis minibüslerinde, inşaat iskelelerinde, demir çelik potalarında, makine dişlileri arasında… İş güvenliği ve sağlığı tedbirlerinin alınmaması, alınmasından çok daha az maliyetli olduğu için hayatlarını kaybettiler. Yaralanan ya da meslek hastalıklarına yakalanan işçi ve emekçilerin sayısı ise bilinmiyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) kurulduğu 2011’den bu yana ısrarla ve inatla işte bu verileri tutuyor. İş cinayeti kavramının literatüre yerleşmesinde büyük katkı sahibi olan İSİG, aylık olarak kamuoyuyla paylaştığı iş cinayetleri raporlarının yanı sıra, mülteci/göçmen işçi ölümlerinden işyeri intiharlarına, devletin muhatap olmaktan kaçındığı verilerin izini sürüyor; sağlıklı, güvenli bir yaşam ve çalışma koşulları için mücadele ediyor.
Cumartesi söyleşinde bu hafta işçi ve emekçilerin sağlık ve yaşam hakkı başlığını konunun yetkin isimlerinden Aslı Odman’la konuştuk. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi ve Adalet Arayan İşçi Ailelerine Destek Grubu Gönüllüsü, Akademisyen, Sosyalbilimci Odman, “İş organizasyonu nasıl kapitalizmin kolektif bir organizasyonuysa, bunun yol açtığı kıyıma karşı mücadelenin de çok örgütlü ele alınması gerekiyor” diyor.
İş cinayetleri sayacına, tespit edilemeyenler de düşünüldüğünde her gün en az 10 işçi ekleniyor. Normal şartlarda işçi sınıfını ayağa kaldırması gereken iş cinayetlerindeki bu süreklilik tersine sorunun kanıksanmasına, sıradanlaştırmasına yol açıyor. Mücadeleyi doğrudan etkileyen sıradanlaşmanın önüne nasıl geçilebilir?
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak (İSİG) gayretimiz bunun sıradanlaşmaması, durumun olağanüstü olduğunun ve hangi bağlamda oluştuğunun anlaşılması için tutarlı ve düzeyli bir mesai vermek. Yoksa, ölü canlar saymak değil. Giden can gitmişken, yerine gelmeyecekken verilerini tutma konusunda bu kadar titiz olmamızın nedeni de, sıradanlaşmasının önüne geçip, ilerdeki can kaybını engelleme umudu ve çabası. İSİG olarak yola koyulduğumuzdan beri “Türkiye’nin esas olağanüstü hali iş cinayetleridir” dedik. Günde onlarca insanın işten dönmemesi veya hayatını iş kaynaklı hastalıklar sonucunda kaybetmesi olağanüstü bir haldir. Sıradan değildir. İktidarın ilan ettiği OHAL, bu gündelik olağanüstü halin üstünü örttü, sıradanlaştırdı. Yani deklere edilen olağanüstü halle, görünmez kılınan olağanüstü hal arasında tersinden ve doğrudan bir ilişki var.
Bu ilişkiyi açar mısınız? Esas olağanüstü halin üstünün örtülmesi, çoklu iş cinayeti olmadığı sürece konunun gündem olamaması, dolayısıyla sıradanlaşma nasıl oluşturuluyor?
Bir yanıt bırakın